Oku, bilgilen, fikir sahibi ol; zihnin ve gönül dünyan zenginleşsin! Dr. Ismail Kaygusuz

Görmediğim Tanrıya Tapmam

Gormedigim-tanriya-tapmamGörmediğim Tanrıya Tapmam

Genişletilmiş 2. Baskı

Su yayınları, İstanbul, 2009

SU YAYINEVİ (Recep Tatar, Yayınevi sahibi)

Cağaloğlu Yokuşu Evren Han No. 29 Kat 3/53

Cağaloğlu İstanbul

ÖNSÖZ

 Kitabın adını Hz. Ali koydu. Yanlış anlaşılmasın, düşümüze girip de böyle bir buyruk vermedi. Onun günümüze değin ulaşmış bir sözünden esinlendik. “Sen taptığın Tanrıyı görüyor musun?” diye sormuşlar İmam Ali’ye.

O da iki sözcükle, kısa ve özlü yanıtlamış: “Görmeseydim tapmazdım.” Yani açıkça, görmediği tanrıya tapmadığını söylüyordu Ali. Bu söz Ortodoks İslam’ın Tanrı inancına; Kuran’ın açık Tanrı tanımlamalarına tamamıyla aykırıdır. Bir müslüman'ın böyle bir sözü söylemesi, şeriat yönetimlerinde kâfir görülerek, hakkında ölüm fetvası çıkarılmasına neden olur. Ama İslam dinini direği olarak bilinen Ali için böyle bir şey yapamazlardı. Onun böyle bir söz söylemediğini ispatlayamamışlar ama herhalde, yeri geldikçe şeriata uygun bir yorumla geçiştirilmiştir.

İlk ve en büyük Kuran yorumcusu, hatta Muhammed’e gelen vahiylerin birçoğunda tanıklığı bulunduğu söylenen Ali’nin bu sözleri çok bilinçli ve anlamlıdır; İslam’ın soyut Tanrı anlayışına karşı çıkıştır. Tanrıdan indiğine inanılan Kuran’ı, en iyi bilen ve yorumlayan zamanının büyük bilgini Ali Tanrıyı gördüğünü söyleyerek, onu insanla eşleştirmiş ve insanın dışında olmadığını vurgulamıştır. Kuran’ın içanlamına (batıni) nüfuz ederek, yani batıni yorumlarıyla tanrının kitabından bunu çıkarmıştır. Ali, ilk büyük İslam mutasavvıfı olduğu kadar, tanrıyı insanla birleştiren, maddeleştiren bilgin ve materyalisti olmak onurunu taşır. Kitabın içeriğini oluşturan yazılarda Ali’ye ilişkin bölümler incelendiğinde bu daha iyi anlaşılacaktır.

Aleviliğe Ali’siyle, Hacı Bektaş Velisi ve de mutasavvıf-bilgin ozanlarıyla din demekte ısrar edenler bilsinler ki, Alevilik yaşamla bütünleşmiş “Madde”nin dinidir; “Madde”ye ilişkin bir inanç sistemidir ve Felsefi Materyalizm temeli üzerinde yükselmiştir. İnsan canlı maddedir, hem de evrendeki en gelişmiş maddedir. Alevilik inanç sistemi insanı ve insani değerleri doruğa çıkartır. İnsan ve insan sevgisinin üstünde hiçbir değer tanımaz. İnsan sevgisinin üstün değer sayıldığı yerde, İnsan emeği öne geçer ve emeğin yarattığı işe saygı duyulur. Bu güzel değerler, felsefesi Materyalizm olan, Diyalektik Materyalizm üstüne kurulmuş siyasi ve ekonomik sistem Bilimsel Sosyalizmin, Komünizmin yücelttiği en öne koyduğu değerlerdir.

Bu küçük kitabı, bir kısmı “Kervan” dergisinde yayınlanmış, “Alevilik ve Materyalizm” ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgili yazılarımızdan oluşturduk. Ayrıca Alevilik tarihinde bir döneme (15. yüzyılın ortalarından 16 yüzyılın ilkyarısı boyunca) onurlu damgasını vurmuş Kızılbaşlık Siyasetini, tarihsel olaylar ve ilişkileri kendi gelişim yasaları içinde (Diyalektik) inceleyerek vermeğe çalıştık ve çeşitli kesitlerden örneklemelerle irdelemeyi sürdürdük.

Aleviliği din ve mezhep bağlamında değerlendirip, Türk-İslam sentezinde Sünnileştirmek için devlet eliyle, dinci-faşistiyle ve kendini bilmez alevi dönekleriyle hain tuzakların işletildiği bir dönemde, Alevilik alanında akılcı ve bilimsel tartışmalara küçük bir ışık yakabilirsek mutlu olacağız.

Londra, 1 Ocak 1996

II. BASKI İÇİN ÖNSÖZ

 Geoges Politzer’in dediği gibi, “Dünyaya doğrudan bakmak materyalizm, gerçek gelişmesi içinde bakmak ise diyalektik materyalizmdir. Diyalektik toplumun gelişmesini açıklayan yasaları inceler. Diyalektik, materyalist bir dünya anlayışına tamı tamına uygun gelen tek yöntemdir. Yalnız bir tek bu bilimsel yöntem dönüştürücü, devrimci bir eylemi, bilimsel dünya anlayışı içinde oluşturmak olanağını sağlar.”

Alevilik ya da heterodoks İslam, Sünnilik ya da Ortodoks İslam gibi dinsel inanç boyutu ağır basan tamamıyla değişmez-dogmatik kuralların uygulanması olan bir sistem değildir. Toplumsal ve siyasal yanı çok daha güçlü; sürekli gelişim ve dönüşümlere açık olan Alevi toplumlar, inançlarının doğası gereği hep devrimci muhalefet olmuş; çeşitli coğrafyalarda yüzlerce kere egemenlere başkaldırmış, kırılmış diasporalar (sürgünler) yaşamış, toplu kıyımlara uğramış, ama gelişimini ve yaşamasını sürdürmüştür. Hiç kuşkusuzdur ki böyle bir inancın felsefesi ve siyasetini idealist bakış açısından incelemeye kalkarsanız doğru sonuçlara asla varamazsınız. Hatta kaba ya da doğal materyalizmin değil, tarihsel materyalizmin yöntem ve ilkelerini Alevi inançlı toplumların güncel ve tarihsel yaşamı ve geçirmiş olduğu tarihsel süreçlerine uygulamakla bilimsel gerçekliğe ulaşabilirsiniz. Çünkü ancak gerçek bilimsel dünya anlayışını bu yöntem sağlar. Diyalektik Materyalizm bilimlerden ayrılamaz. Fakat bilimlere dayanarak ilerleyebilir, onlardan sentez yapar. Ayrıca bilimlere de geniş ölçüde yardım eder. Tarihsel Materyalizm, diyalektik materyalizmin ilkelerini topluma uygular.

Bu amaca yönelik uygulamalar denemesi olan yazılarımız  “Görmediğim Tanrı’ya Tapmam” başlığı altında, ilk kez 1996 yılında Alev Yayınları tarafından yayınlanmıştı. Baskısı uzun yıllardır bitmiş olan kitap sürekli soruluyordu. Yeni baskısını yaparken okuyucularımızın karşısına eski haliyle çıkarmak istemedik; kitabı yeniden gözden geçirip hatalı gördüğümüz bilgileri düzelttik, yeni bilgiler ve açıklamalarla aynı yazılardan bazıları genişletildi. Genellikle bağımsız yazılar olarak farklı zamanlarda yayınlanmış olduğundan, işlenilen konular gereği kullanılan bazı alıntılarla birkaç kez karşılaşılmış olacak; bunların zaman zaman tekrarlanması, bilgilerin pekiştirilmesi bakımından yararlı olur düşüncesiyle kaldırmayı da uygun bulmadık.  Ayrıca geçen yıllar içinde yapmış olduğumuz yeni araştırma yazıları ve çalışmalarımızı da koyunca kitabın bu genişletilmiş baskısı hazırlanmış oldu. Öyle ki, on dört başlık içeren kitap yirmi iki başlıkla, sevgili dostum Recep Tatar’ın da çabuklaştırıcı çabalarıyla yeni bir çalışma olarak elinizde bulunmaktadır. Kitabı beyeni ve görüşlerinize sunarken, Aleviliğe bakış açılarımızın genişleyeceği ve yeni tartışmaların açılacağını umuyoruz.

Londra, 14 Mart 2009