Anadolu Bilgeleri (Anadolu’yu aydınlatan düşün ve eylem adamları)
Su Yayınları, İstanbul-2005; S. 384, ISBN: 975-6709-40-5
SU YAYINEVİ (Recep Tatar, Yayınevi sahibi)
Cağaloğlu Yokuşu Evren Han No. 29 Kat 3/53
Cağaloğlu İstanbul
Tel: (0090) 212 412 16 68
ÖNSÖZ
Anadolu’da Alevi-Bektaşi yolunun kurucu ve aydınlatıcıları düşünür ve ozanlardır. Onlar aynı zamanda Türk halk kültürü ve edebiyatının da yaratıcıları oldular. Bu koca bilge ozanların büyük çoğunluğu halkın arasında yetişmiş, büyüyüp gelişerek toplumlarına öncü ve ışık olmuşlardır. 12.yüzyılın ilk yarısından 16.yüzyılın sonlarına kadar geçen dört yüzyıllık zaman içinde, Anadolu’da oluşmuş siyasal, toplumsal ve ekonomik koşulların, Alevi inançlı toplumun arasından yarattığı ve onların “veli, pir, abdal, emre (aşık), şeyh, dai-dede, seyyid, şah, sultan, can vb..” sıfatlarla nitelediği bu önder düşünür-ozanlar, düşüncelerini söze, sözlerini-şiirlerini saza döktüler; işte bu kişiler, Ortodoks İslamın (Sünniliğin) öz dogmalarına aykırı yol izleyen Heterodoks İslam inancını, yani Aleviliği yaşadıkları yere (onlarca uygarlığın, din ve inançların yurdu olmuş Anadolu’ya) uyumsatırken, kendi çağlarını aşırtarak akıl, insanlık ve sevgi öncülüğünde geliştirip ilerletmişlerdir. Bu ulu kişilerden dokuzunu, yaşadıkları çağ ve birbirleriyle etkileşim yönünden yakınlıklarına göre birbirini izleyen üç bölümde incelemeyi uygun bulduk. Birinci bölümde, geleneksel bilgiler ve Vilayetnamesi’ndeki açık ve kapalı değinmelerin tam tersine, Hacı Bektaş’ın öğretmeni ve onu 12 ya da 15/16 yaşlarından itibaren Alamut’ta ya da Kuhistan kalelerinden birinde eğitilip yetiştirilmesini sağlayan İsmaili baş Dai’lerinden Şemseddin Muhammed Tebrizi, Hünkar Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre konuğumuz oldu. İkinci bölümde, Pir Abdal Musa Sultan, Kaygusuz Abdal, Şeyh Bedreddin ve Seyyid İmadeddin Nesimi’yi ağırladık. Üçüncü bölüm ise, Alevi-Bektaşilerin 16.yüzyıldaki büyük başkaldırı ve iktidara yürümesi gibi çok önemli sürecine ad olmuş Kızılbaşlık siyasetinin iki büyük eylemci ozanı Pir Sultan Abdal ve Dede Kul Himmet’e ayırdık. Konuklarımız hakkında düzülmüş keramet söylenceleri ve doğaüstü yaşam öykülerini gerçek bilgiler değil, fakat nesnel özüne ulaşabileceğimiz araç ve malzeme olarak değerlendirdik. Yaşadıkları dönemlerin tarihsel-nesnel koşulları içindeki inançsal ve siyasal eylemlerini, kendi yapıtları, sözleri ve kendi şiirlerinin diyalektik çözümlemeler ve yorumlarıyla anlamaya ve anlatmaya çaba gösterdik. Bu çabaya bağlı olarak, antoloji görünümü vermemek gerekiyordu. Bu nedenle ozanların şiirlerinden yaptığımız seçkileri ekleyerek kitabın hacmini genişletmeyi gereksiz gördük. Ayırdına varılabilir bilgiler ve yorumlarımızla yararlı olabildikse kendimizi mutlu sayacağız.
İsmail Kaygusuz
Londra, Şubat 2005