Oku, bilgilen, fikir sahibi ol; zihnin ve gönül dünyan zenginleşsin! Dr. Ismail Kaygusuz

Safva't us-Safa ve Buyruk üzerinde Değinmeler

Bildiğiniz gibi bazı Buyruk metinlerinde Erdebil Tekkesinin kurucusu Şyh Safi (1252-1334) ve oğlu Şyh Sadreddin (1334-1399) ve İmam Cafer Sadık arasında geçen anakhronik diyaloglar vardır. Bunlar mana aleminde ya da rüyalar içinde verilir. A Bu güne kadar Buyruk elyazmaları üzerinde çalismis olanların hiçbiri (Mehmet Yaman dahil) metinlerin tamamını Türkçe çeviriye ya da çeviriyaziya geçirmemiş, atlamalar, kendi kafalarına göre seçmeler ve özetlerle yetinmişlerdir. Bu tür davranışlar kaynaklara bir çesit ihanettir.

Kitap Safvat al-safa (Saflığın özü) adını taşiyan ve 1357/8'de Şyh Safi oğlu Şayh Sadreddin'in isteği ve denetimi altında İbn Bazzaz Tavakkul Ibn İsmail İbn Haci al-Ardabili tarafından yazılıp tamamlanmış.

Savfat 12 Bölüm ve her bölüm kısımlara ayrılmıştır. Birinci Bölüm tamamıyla Şyh Safi'nin görüş, düşünce, kerametleri ve rüyalarına ayrılmış. İbn Bazzaz bu kitapta İmam Cafer Sadık'tan Şyh Safi dönemine kadar insanları Tanrıya götüren doğru yolda (tariki mustaiım) rehberlik eden 30 Müceddid'den (yenilikçi, reformist) sözeder. Hicri 1.yüzyılda İmam Cafer Sadık 7.yüzyılda ise Şyh Safi en büyük müceddid'dir. Yazar, Seyh Safi'nin soyağacı ve atalarından bazılarının adlarını da vermektedir 4. bab'da. Ancak bu bölüm daha sonraki dönemlerde yapılan kopyalarda büyük değişikliklere uğramış ve Safevi soyu yeniden yazılmıştır.

Kitap 180 yıl sonra Şah İsmail'in oğlu Şah Tahmasb zamanında yapılan eklerle birlikte 1533'de yeniden yazılmiştır. Şah Tahmasb orijinal metini gözden geçirip güncelleştirici değişiklikler yaparak (Mukaddimah/Khatimah yani önsöz ve sonsöz ekleyip) yeniden yazması için 'i görevlendirmiştir.

Türkçe çevirimyazisi yanlışlarla da dolu olsa elimde bulunan iki Buyruk metninde Şyh Safi'nin yaşamından biriki kesit, kendisinin ve oğlu Sadreddin Musa'nın rüyalarıyla bazı kerametlerinden sözedilmekte. Birinde İmam Musa-i Kazım'a ulaşan soyağacı verilmekte ve her ikisinin de İmam Bakır ve Cafer'le diyalogları bulunmaktadır. Bu karşilıklı soru yanıt biçimindeki konuşmalarla Yol'un ilkeleri açıklanıyor.

Bir kitaptan (Sholeh A. Quinn, Historical Writing During The Reign of Shah Abbas, The University of Utah Press, 2000) saptamış olduğum Safvat al-Safa'ya ilişkin birkaç paragraflık özetteki bazı rüyalar, terimler ve bu bilgilerin biraz farklı biçimlerde de olsa Buyruk metinlerine geçtiği açıkça görülmektedir. Günümüze ulaşan "Buyruk"ların kaynaklarından biri olduğunu "“yorum ve açıklamalara girmeden- söyleyebiliriz. Adı geçen yapıtın Türkçesi bulunmadığı gibi İngilizce ve Fransızca çevirilerine de rastlamadım. Sadece esere ilişkin Almanca yapılmış bir doktora tezi var (Ibn Bazzaz Tavakkul Ibn Ismail, yayım ve çeviri: Heidi Zirke, Ein hagiographisches Zeugnis zur persischen Geschichte aus der Mitte des 14 Jahrhunderts: Das achte Kapitel des Safwat as-safa in kritischer Bearbeitung. Islamkundliche Unterschungen, 120, Berlin: Klaus Schwarz, 1987)ve yalızca 8. Bölümü Almanca'ya çevirmis; yorum ve açıklamalar da bu bölüm üzerine.

Ayrıca Safvat al-Safa'nın 1994'te Erdebil'de yeni bir baskısı Rıza Ghulam Tabataba'i Majd tarafından (olasılıkla critical edition/eleştirel baskı) yapılmış.

Michel Mazzaoui'nin, "The Origins of the Safawids: Si'ism, Sufism and Ghulat, (Freiburger Islamistudien, 3 Wiesbaden, Franz Steiner Verlag, 1972) Safvat us- Safa konusunda eseri fazla tatmin edici olmamakla birlikte Erdebil Şyhleri ve ilişkileri hakkında geniş bilgi vermektedir.

Syracuse Üniversitesi prof.lerinden Matti Moosa'nın Ortadoğu coğrafyasına yaşamakta olan Alevi-Kızılbaş inancının farklı kollarını oluşturan toplulukları incelediği, yaklaşik 600 sayfalık geniş çalismasi (Matti Moosa, Extremist Sh'ites: The Ghulat Sects, Syracuse Univ. Press, New York, 1988), bazı eksikliklerine rağmen oldukça dikkate değer bulunmakta. Kitabı 13. Bölüm'ü'nde(s.152-163) Kuzey Irak'ta, Musul çevresinde yaşamakta olan Şabaklar, Kakailer ve İbrahimiler'de bulunan ve Azeri Türkçesinden Arapçaya çevrilerek yayınlanmış Buyruk metinleri hakkında verdiği bilgiler de oldukça önemlidir. Bunlardan biri Kitab al Manakib ya da Burkh/Buyruk, diğerleri ise Al-Mawahib(ihsan-bağış) al-Saniyya fi al-Safawiyya (sizin saptadığınız yazmanın adı da el-Vahibu(ihsan eden)'s-Seniyye fi Menakibi's-Safeviyye) ve Buyruk adlarını taşimakta. Gerek Arapça yayınlayanlar ve gerekse Matti Moosa, bu metinlerin Safwat al-Safa'dan yararlanılarak ve inançsal bilgi ve Safevi ögretisinin Şah İsmail (ö.1524) dönemi gulat (aşirı şii, yani Kızılbaş-Alevi) inanç sistemi ve anlayışına uygun yorumlanmış olduğunda hemfikirdirler.

B.Nikitine'nin, henüz ulaşamadığım 10 sayfalık "Safwa't us- Safa'yı Çözümleme Denemesi "(Essai d'Analyse du Safwat-us Safa" Journal Asiatique 245 (1957)makalesinin de çok önemli olduğunu sanıyorum. Bugünlerde Paris'teki bir dostumun göndereceği fotokopiyi bekliyorum.

Savfa't us-Safa üzerinde yapılan incelemelerde varılan genel kanı: Şyh Safi'nin kurduğu Safevi tarikatı Sünni/Şafii ögretisi üzerine temellendirilmiştir. Alisoylu oluşu da sonradan uydurulmuş. Oğlu Şyh Sadreddin Musa'nın 1357/58'de yazdırdığı bu eserin Batıni/Alevi inancıyla hiç ilgisi olmadığı gibi Oniki İmamcı Şii ögretisiyle de ilişkili değildir. Yapıtın ilk nüshasının tümünü bizzat okuyup incelemeden kesin yargıya varmak sağlıksız da olsa, bugüne kadar ulaşabildiğim bilgiler çerçevesinde benim kişisel olarak bu kanı üzerinde artık büyük kuşkularım var. Şöyleki, Şyh Sadreddin Musa (1334-1399) yazdırdığı bu kitapta büyük olasılıkla takiye yapma zorunluğu duymuş ve Erdebil'in ve kurucusunun batıni karakterini gizlemiştir. Nedenlerinden bazılarını sıralayalım:

1.Erdebil Dergahı'nın Azerbaycan'dan İran-Horasan, Anadolu'da birçok beylik topraklarına, Halep'e ve Bagdad'a kadar uzanan etki alanlarında yönetimler Ortodoks (Sünni-İii) inançlıdır. Osmanlı Beyliği dahil birçoğundan Tekkeye nezir gelmektedir.

2. Zaten İlhanlıların timar olarak verdiği Erdebil'de kurulmuş Tekkenin Şyhi İlhanlı Abu Said ve Timur, Celayirli Hasan, Emir Çoban vb. emir ve sultanlarla üst düzey ilişkiler içindedir ve siyasal dengeleri korumak zorundadır tarikatın yayılması ve müridlerin artması için.

3. Daha önemlisi 1340 yılı başlarında bu dengenin bozulduğunu ve bilinmeyen nedenlerden İlhanid Çobanlilar'dan Emir Küçük Şyh Hasan ve Malik Eşref'ın (1341-1350) yönetimleri döneminde Şyh Sadreddin'in tututklanıp hapse atıldığı ve Tekkenin kapatılarak müritlerinin koğuşturulduğu, sürgünlere gönderildiğini ögreniyoruz. Ve kitabın bu çok karışık ve sıkıntılı yılların hemen arkasından yazılmış olması anlamlı değil midir? Dahası Uskudar'daki Haci Selim Aga kütüphanesi, Kemankeş bölümü no.247'de kayıtlı 137 varak'lık Savfa't us-Safa'nın h.760(1349) tarihli Osmanlıca çevirisi çok önemli bir bulgudur. Aynı yıl onun Farsçadan Osmanlıcaya çevrilmis olduğunu söylemek kuşkusuz güçtür; öyleyse kitabın aslı birkaç yıl önce, yani Şyh Sadreddin'in baskı ve tutukluluk döneminde yazılmış ve İbn Bazzaz'a belki bazı eklemelerle 1357/8'de yeniden yazdırılmıştır.

4. Kitapta Şyh Safi'ye "Ben Muhammed'in ashabının mezhebindenim" dedirtilmesine rağmen, "nur-i velayet, tarık-i müstakim, ilm-i batıniyya vb..." deyimlerin kullanılmış olması da çeliskilidir..Ayrıca yukarıda adını verdiğimiz Hedi Zirke'nin doktora tezinde yaptığı 8.Bölüm çevirisinin iki farklı yerinde geçen şu söylemlere bakınız: "Şyh Zahid Safiye dedi ki, "Ulu Tanrı seni dinin yolunu göstermek için yolladı; öyleyse hakikatı, bir parça Şriat kılıfıyla murdarın kuşağına sokarak birleştirmek zorundasın..." Hakikatın sırlarına şeriat kılıfı geçirmek, takiye yapmaktan başka ne olabilir? Oysa bir başka yerde tam bir Şafii şeriatçısı görünümündedir Şyh Safi: "Birgun hayirli eliyle kendi kizina dokunur, ardindan boy abdesti alır. Seyh Sadr add-din soyle der: "Bu arınmanın (abdest) nedenini sordum o söyle yanıtladı: Vallahi ben, anneme dokunduktan sonra abdes almamazlik hic bir zaman yapmadim.Sonra Kuran'da 4. 43 ayetini okudu"

5. Bölgede çikip yoğunlaşmış 9.yüzyılın başlarından itibaren 20 yıl süren Mazdek-Müslimeye kökenli Babek-Hurremi alevi halk hareketleri, arkasından bazı Karmati ve Fatımi İsmaili topluluklarının yerleşmesi ve sürekli propagandaları; Daylam ve Tabaristan'da kurulmuş Zeydi Alevi devletinin 11.yy.a kadar buralara yayılan hakimiyeti... Bütün bunların dışında Şyh Safi(1252-1334) ve Sadreddin'in(ö.1399) çagdasi, Alamut'un yıkılmasıyla yeraltına inen İsmaili İmamlarından Şmseddin Muhammed (1257-1310), oğlu Seyyid Muhammed Kasım Şah (1310-1370) ve oğlu İmam İslam Şah (1370-1423) değişik adlarla Azerbaycan'da Erdebil'e yakın köylerde ve dağlık alanlarda yaşiyorlar taraftarları arasında. Doğu Akdeniz kıyılarından, Suriye'den-Irak'tan Pamir'e, Fergana vadisine, Hindistan'a kadar yayılmış ve inançlarını gizleyerek (takiye ile) yaşayan İsmaililere ulaşan geniş bir dai'ler ağı vardı. Erdebil tekkesinde bu dai'lerden bulunmuyordu ve Erdebil Şyhleriyle ilişkileri yoktu diyebilir miyiz? .......